ABD’nin Çin’i Çevreleme Stratejisi: Blinken’ın Seul ve Tokyo Ziyaretleri

Paylaş

Uzakdoğu’da yaşanan son gelişmeler, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Çin’i çevreleme stratejisinin yeni bir boyut kazandığını ortaya koymaktadır. Nitekim ABD Başkanı Joe Biden tarafından Dışişleri Bakanı olarak atanan Antony Blinken’ın ilk yurtdışı ziyaretini Çin’in yakın çevresindeki Japonya ve Güney Kore’ye yapması, ABD’nin Çin’e karşı uyguladığı stratejinde ne kadar kararlı olduğunu göstermektedir. En nihayetinde ABD, Çin’i bölgede yalnızlaştırmak, kendi sınırlarına hapsetmek ve onu içeriden vurmak istemektedir. Bir diğer ifadeyle Beyaz Saray yönetimi, Çin’i dışarıdan çevreleme ve içeriden yıkma stratejisi takip etmektedir.

Bu bağlamda ABD, bir taraftan bölgede Hindistan, Japonya ve Avustralya’yla kurmuş olduğu ittifak ilişkilerini derinleştirmekte, diğer yandan da Pekin’in “hassas karnı” olarak tabir edebileceğimiz Sincan, Tibet, Hong Kong ve Tayvan gibi “iç meseleleri”ne eğilmektedir. ABD’nin bölge politikalarında demokrasi ve insan haklarına vurgu yapması ve bu doğrultuda stratejisini “Özgür ve Açık Hint-Pasifik” olarak belirlemesi oldukça anlamlıdır. Öyle ki geçtiğimiz hafta ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya’dan meydana gelen dörtlü grubun (OUAD) liderleri ilk kez çevrimiçi platformda bir araya gelerek “Çin’e karşı” adeta QUAD Dörtlü İttifakı’nı kurmuşlardır.

ABD ile Çin arasındaki küresel rekabet giderek derinleşmekte ve çok boyutlu bir hale bürünmektedir. Bu bağlamda Washington-Pekin hattındaki en önemli anlaşmazlık ve çatışma konularından bahsetmekte fayda vardır. Öncelikle Biden yönetiminin Çin’le ilişkiler konusunda vereceği en önemli sınavlardan birincisi, Trump yönetiminden devralınan ticaret savaşları meselesidir. Biden’ın ekonomik anlamda Çin’i baskılamak adına, dünyanın büyük ekonomilerden olan Japonya, Güney Kore ve Hindistan gibi ülkelerle “Pekin’i ekonomik kuşatma stratejine” ağırlık vereceği söylenebilir. Blinken’ın Seul ve Tokyo ziyaretleri, bu açından büyük önem arz etmektedir.

Bu bakımdan ABD’nin “Güvenlik Diyaloğu” olarak başlattığı “QUAD” oluşumu, Çin’i siyasi, güvenlik ve ekonomik anlamda bir kuşatma stratejine dönüşmektedir. Fakat ABD’nin özellikle de Hindiçin Yarımadası ve Güneydoğu Asya ülkelerinde yaptığı ekonomik yatırımlar, Çin’in Kuşak-Yol Girişimi kapsamında bölgeye yaptığı yatırımların oldukça gerisindedir. Bu sebeple ABD, Çin’in yakın kuşağındaki Hindiçin Yarımadası ve Güneydoğu Asya ülkelerinde Hindistan ve Japonya’nın daha etkin olmasını istemektedir.

ABD ile Çin arasında gerginliği tırmandıran bir diğer önemli mesele Güney Çin Denizi’yle ilgilidir. Blinken’ın Seul ve Tokyo ziyaretlerine ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de eşlik etmektedir. Uzmanlara göre Blinken ve Austin’in Uzakdoğu seyahatlerinde müttefikleriyle ele alacağı en önemli mesele Güney Çin Denizi’ndeki gerginlikler olacaktır. Zira Çin’in söz konusu denizlerde Dokuz Çizgi Hattı üzerinden egemenlik iddiasında bulunması, buradaki birçok adayı askeri üsse dönüştürmesi, Çin donanması ve sahil güvenlik güçlerinin Vietnam ve Filipinler’le tehlikeli yakınlaşmaya girmesi ve deniz seyrüsefer güvenliğini tehlikeye atması; ABD’nin Çin’e yönelik tehdit algısını yükseltmektedir.

En son yaşanan gelişmede ise Çin sahil güvenlik gemilerinin tartışmalı Senkaku Adaları’na yaklaşması, Japonya ve ABD’nin Çin’den algıladıkları güvenlik tehdidini zirveye çıkarmıştır. Tüm bu endişelerden dolayı ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Hint-Pasifik’te “OUAD Dörtlü İttifakı” üzerinden NATO benzeri bir güvenlik şemsiyesi oluşturmaya karar vermiştir.

ABD’nin üst düzey diplomatik ve askeri heyetinin Japonya ve Güney Kore’ye çıkarma yapmasının bir diğer önemli sebebi Çin’in Vietnam, Laos, Kamboçya ve Myanmar üzerindeki artan baskısıdır. Bu bakımdan Vietnam, Güney Çin Denizi’ndeki gerginlikler nedeniyle Çin’in diplomatik açıdan uzlaşmaya çalıştığı bölge ülkelerinin başında gelmektedir. Benzer bir şekilde Laos ve Kamboçya da Çin’in Kuşak-Yol Girişimi kapsamında Hindiçin Yarımadası’nda en fazla yatırım yaptığı ülkeler arasında yer almaktadır.

Myanmar ise Çin’in askeri vesayet rejimleri ya da anti-demokratik ülkeler üzerinden bölgede oluşturduğu güç eksenin önemli bir parçası haline gelmektedir. Halihazırda ABD, Kuzey Kore’den ve onun Çin’le olan ilişkilerinden büyük endişe duymaktadır. Şimdi buna Myanmar da eklenmiş durumdadır. Kısacası Myanmar ve Kuzey Kore, ABD’nin “Özgür ve Açık Hint-Pasifik” hedefine ulaşmasında büyük engel oluşturmaktadırlar.

ABD’li üst düzey yetkililerin Japonya ve Güney Kore ziyaretinin bir diğer stratejik hedefi, bölgede demokrasi ve insan hakları söylemlerini yükselterek Çin’i iç dinamikleriyle vurmaktır. Nitekim söz konusu temaslarla ilgili açıklama yapan Blinken, “Çin istediğini elde etmek için baskıcı ve agresif davrandığında, gerekirse biz de buna karşı koyarız” ifadesini kullanmıştır.[1] Zira ABD’nin Tibet’te konsolosluk açma girişimleri ve Dalay Lama’nın seçimiyle ilgili talepleri, Hong Kong’a ilişkin demokratik talepleri ve Çin’e bu konuda yaptırımda bulunması, Beyaz Saray yönetiminin Çin’in Sincan’da “soykırım” yaptığına dair iddiaları ve Pentagon’un Tayvan’a askeri yardımını artırması gibi pek çok gelişme, ABD ile Çin arasındaki gerginliği kritik bir seviyeye taşımaktadır. Dolayısıyla ABD’nin Japonya ve Güney Kore’yle kurduğu yakın ilişkiler sayesinde “Özgür ve Açık Hint-Pasifik” stratejini derinleştirmesi, Çin’in iç dinamiklerini sarsmayı da amaçlamaktadır.

Bahsi geçen konuyla ilgili Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cao Licien, “ABD-Japonya ortak açıklaması, Çin’in dış politikasına saldırıyor ve Çin’in iç meselelerine ciddi şekilde müdahale ediyor. Beyhude bir şekilde Çin’in çıkarlarına zarar veriyor.” açıklamasında bulunmuştur.[2] Bu açıklama, ABD ile Çin arasındaki rekabetin, küresel bir kutuplaşmaya evrildiğini gözler önüne sermektedir.

Küresel sistemde “Yeni Soğuk Savaş” dönemine kapı aralanmıştır. Uluslararası yapı giderek iki kutuplu bir hal almaktadır. ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya’nın oluşturduğu dörtlü ittifak, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından önce yaşanan kutuplaşma ve koalisyonları andırmaktadır. Bölgede olası bir “küresel krize” ya da “topyekûn savaşa” neden olabilecek gelişmelerin sayısı ise her geçen gün daha da artmaktadır.


[1] “Blinken’dan Asya’yı İlk Ziyaretinde Çin’e Uyarı”, Amerika’nın Sesi, https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-amerika-disisleri-bakan-savunma-blinken-austin-tokyo-ziyaret-japonya-cin-uyari/5816510.html, (Erişim Tarihi: 17.03.2021).

[2] “Çin: Japonya ve ABD’yi, iç işlerimize müdahaleyi bırakmaya çağırıyoruz”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cin-japonya-ve-abdyi-ic-islerimize-mudahaleyi-birakmaya-cagiriyoruz/2179018, (Erişim Tarihi: 17.03.2021).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler